Efsane Seri Doom İncelemesi

O karanlık gece bir Aralık ayında başlamıştı. Soğuk ve karlı bir dönemde, evlerimizde konuşlanırken, 10 Aralık 1993 yılında bir efsane olan Doom ortaya çıktı. İlk olarak MS-Dos işletim sisteminde oynanabilen Doom, her eve bir ekran kartı aldırtmayı başararak geleceği şekillendirmeyi amaçlamıştı. Her kesim Doom oynayabilmek için bilgisayarına para saçarken, dönemim en efektli oyunu olması tabii ki bu seçimi zorunlu kılıyordu.

Tüm dünya genelinde ana hikayesi 22 yüzyılda Mars gezegeninde bir asker olarak başladığımız oyunda işler bir anda ters gitmeye başladığı için, bütün düzen alt üst olmuştu. Her yerde yaratıklar belirirken, tüm bu hengamenin içerisinde hayatta kalmayı başarmış tek bir insan vardı; oda bizdik. Tek amacımız hayatta kalmak olurken, korkusuz psikopat ve nalet canavarların kökünü kazımak için yemin etmiştik.

BİR BEKLEYİŞİN HİKAYESİNDE ADETA MÜLTECİYDİK

Doom III‘ten sonra hepimiz yeni bir Doom bekleyişi içerisine girmiştik ancak bu uzun bir süre gerçekleşmedi. Tüm hayranlar karanlık bir dönemin kapıları tam aralanıyordu derken, ID Software umudumuzu kaybetmememizi ısrarla söylüyordu. Ardından yeni bir Doom‘un çok yakında geleceğinin sinyallerini bize vermişti. Her yıl gerçekleştirilen oyun fuarlarında iple çekilen oyunun artık duyurulması şarttı. Her seferinde erteleme yapılmasına rağmen, sebep ne olursa olsun, “bu kadar bekledikten sonra sizlere çok daha iyi bir oyun sunmak için çalışıyoruz.” denilmişti.

Yıllar sonra beklenen gün gelip çattığı gibi, o gün özgürlüğümüzü yaşayacağımız gün karşımıza çıkmıştı. Ardından heyecan ile yeni Doom tanıtım videosu ile karşımıza çıktı. 13 Mayıs 2016 çıkış tarihli olarak duyurulan oyun, efsanevi bir platform olarak karşımıza çıktı ve test ettik.

 
DOOM: İLK OYNAYIŞ VE İLK BAKIŞ

Oyunu oynamak için heyecanlandığınız sıralarda oyunun açılışında sizleri karşılayan menü müziği bile sizi mest etmeye yetiyor. Doom‘u ilk açtığımızda karşımıza üç farklı mod geliyor. Bu modları sırası ile çoklu oyuncu (multiplayer), hikaye modu (story) ve snapmap olarak geliyor. Biz de bu modlarda neler yaptığımızı tek tek değerlendirerek Doom üzerinde kazanmış olduğumuz tecrübeleri sizlere aktarmak istedik.

❱ Çoklu Oyuncu Modu (Multiplayer)

Doom’da bir klasik olan Domination ve Team Deathmatch modları ile birlikte toplamda 6 adet güzel modlar oyunda bizleri karşılıyor. Soul Harvest, Freeze Tag, Warpath ve Clan Arena modları bulunuyor. Hiçbir FPS oyununun çoklu oyuncu modunda olmayan özelleştirmeler bu oyunda mevcut. Peki bu farklı kılan özelleştirmelerde neler var ?

Bu özelleştirmeleri zırhınıza ve silahlarınıza uyguladığınız gibi, ilk olarak zırh özelleştirmesinden başlamak gerek. Her seviye atlandığında yeni bir zırh modelinin bir parçasını açıyorsunuz ve zırhınıza uyguladığınız zaman desenler ile birlikte toplamda 4 farklı renk katmanı uygulanabiliyor. Silahlar için de aynısı geçerli fakat renk belirlemek ve desen koymak ile işi bitiremiyorsunuz. Kirlilik, yıpranma, renk keskinliği ve solgun/canlı olmasını ayarlayabilmek mümkün. Tüm bu özellikleri ile kişiliğinizi oyundaki karaktere yansıtmak mümkün. Bazen kendi kendime diyorum ki, “beklediğimize gerçekten” değmiş gibi.

❱ Hikaye Modu (Story)

Doom‘un genel yapı mantığı hızlı olduğu için hikaye modunda reklam veya spoiler görmek mümkün değil. Doğrudan oyuna geçerek direkt olarak hayatta kalma mücadelesine başlıyorsunuz. Karakterin etkili ve sert girişleri sizi fazlasıyla oyuna bağladığı gibi, spoiler vermek istemediğimiz için detaylara fazla girmiyoruz. Oyun içerisinde uzlaşma isteyen birileri mevcut. Sözün özü, insanların başından bir türlü kalkmayan belalar oyunda adeta yağ gibi akıyor diyebilirim.

Silah modellemeleri, atış tepkisi ve o atışı hissetmek gerçekten çok güzel. Oyun içerisinde sadece tek bir hata gördük şimdiye kadar. Genellikle, eğer bir canavar kutu veya kolunun arkasındayken öldürürseniz ölmeden önce son halinde kalıp donuyor. Ayrıca ilk Doom oyununu anmak için oyunun içerisinde easter egg adı verilen (gizli yumurta) eklenmiş.

❱ Snapmap Modu

Bu modda ise basit arayüzü, oyuncular ile kolaylıkla odalar ve koridorlar oluşturma imkanı sağlıyor. Aslında “kolaylıkla” derken gerçekten çok kolay yapıyorsunuz. Hatta başka bir oyunda bu kadar kolayı görülmemiştir diyebilirim. Odaların içini yerde duracak çöpe kadar detaylandırabildiğiniz gibi, oluşturmuş olduğunuz odaya elektrik kıvılcımları, gaz sızıntıları, ses efektleri ve pek çok etkileşim yerleştirebilmek mümkün.

Örnek vermek gerekirse; Odanın birine bir zırh koyduğunuzu düşünelim. Haritayı oynayacak kişi zırhı aldığı anda ne olacağını siz seçiyorsunuz. Belki ışıklar sönüp ses efekti verilebilir veya gaz sızıntıları birden etrafa yayılıp elektrikler kesilebilir. Bu tamamen sizin hayal gücünüze kalmış bir durum. Çok fazla detay ve serbestlik sunulduğu gibi Doom’u oynayıp bayılmamak mümkün değil.

SONUÇ NE HOCA ?

Bu kadar detaydan sonra son zamanlarda ülkemizde oyun fiyatlarının artışına değinmezsek olmaz. Doom oyunu dahil pek çok oyun tahmin edileceği üzere fiyatı çok uygun olmadığı gibi, kolay kolay da düşmüyor. Yani ucuzlamasını beklemek de pek kâr etmediği gibi, çeşitli firmaların yaptığı indirimleri ince eleyip sık dokuyarak bu oyunu mutlaka oynamanızı öneriyoruz. Uzunca bir süre hiç sıkılmadan oynayabileceğiniz oyunlardan bir tanesi diyebilirim.